FORUMETE
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ilk kadın sığınma evini osmanlı kurmuş...

Aşağa gitmek

ilk kadın sığınma evini osmanlı kurmuş... Empty ilk kadın sığınma evini osmanlı kurmuş...

Mesaj  Admin Cuma Tem. 18, 2008 7:13 pm

17. yüzyılın sonunda Eyüp'te kurulan Hatuniye Dergâhı Osmanlı'nın ilk kadın sığınma eviydi. Diğer adı 'Karilar Dergâhı' olan dergâh bugün harabe halinde.
Osmanlı İmparatorluğu yüzyıllar boyu bünyesinde barındırdığı kültürlerle eşsiz bir medeniyet üretti. Sarayda tek söz sahibi padişahlar gibi görünse de hanım sultanlar da en az padişahlar kadar yönetimde etkiliydi.

Güzellikleriyle padişahların gönüllerini fetheden harem kadınları, çevirdikleri entrikalarla sarayda güç sahibi olmayı başardı. İmparatorluk sınırlarında yaşayan kadınlar da aynı sultanlar gibiydi. Kadın her ne kadar erkeğin birkaç adım arkasında yürür gibi görünse de en az onlar kadar pek çok konuda söz sahibi oldu.

Dünyadaki ilk kadın sığınma evi nerede kuruldu bilinmez ama tarihi verilere göre böyle bir ev Osmanlı İmparatorluğu'nda 17. yüzyıl sonlarında başkent Dersaadet'in (İstanbul) Eyüp semtinde kuruldu ve 1900'lerin ortalarına kadar hizmet verdi. Baba ve kocalarının baskısından kaçıp, "Karilar Dergâhı" olarak da adlandırılan Hatunlar Dergâhı'na sığınan Osmanlı tebaalı kadınlar, burada ilgi alanlarına göre çeşitli zenaatlar öğrendi. Böylece erkeklere ihtiyaçları kalmadan geçimlerini sağlamayı başardılar. Dergâhta 16-80 yaşları arasında 100 kadar kadın bulunuyordu.

İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu restorasyon uzmanı Yüksek Mimar Dr. Fatma Sedes, Tarihi Mirası Koruma Vakfı bünyesinde 2002'de başladığı çalışmalarda tesadüf eseri dergâhla ilgili bilgilere ulaştı.

Bektaşi Tarikatı'na ait olan dergâh, Hoca Hüsam Efendi Tekkesi ve Ahmet Dede Mescidi'nin de bulunduğu bir yapılar kompleksi içerisinde yer alıyordu. Yapılar topluluğundan günümüze sadece mescit duvarı kaldı. Dergâha ait kalıntılar ise apartman ve gecekonduların altında. Dergâhın bir diğer önemli özelliği de Kurtuluş Savaşı yıllarında silah deposu olarak kullanılmış olması. Depolanan silahlar buradan Anadolu'ya sevk ediliyordu. Eyüp semtinin imparatorluğun en güzel ve en kozmopolit semtlerinden biri olduğunu kaydeden Sedes, günümüzde semtin bu özelliğini yitirdiğini söylüyor. Hatunlar Dergâhı'nın bulunduğu Bülbülderesi Mahallesi'nin adını o dönemlerde Eyüp'ten geçen dereden aldığını belirten Sedes, bestekârlığıyla da tanınan Sultan III. Selim'in en güzel eserlerini bu derenin kenarında yaptığını anlatıyor. Sedes, Bülbül Deresi'nin yerinde bugün ise artık çirkin apartmanların yükseldiğini söylüyor.



Defineciler talan etti

Sedes, Hatuniye Dergâhı'na dair çalışmalarının Kültür Bakanlığı'ndan emekli olan Veli Sarıkamış'ın danışmanlığında yürütüldüğünü belirtiyor.

"Eyüp, Osmanlı'nın en eski yerleşim alanı" diyen Sedes, Türk mahallelerinin yanı sıra semtte İslami yapılar olan tekke ve türbelerle mezarlıklar bulunduğunu anlatıyor. Projenin tarihsel araştırmalarını Nihal Demirci'nin yaptığını kaydeden Sedes, "İstanbul Kitaplığı, ****** Kitaplığı ve Arkeoloji Müzesi Kitaplığı'nın da aralarında bulunduğu birçok kütüphane ve çeşitli arşivlerde konuyla ilgili araştırma yapıldı. Ama araştırmalar sonucunda dergâhla ilgili kapsamlı bir bilgiye ulaşamadık. Dergâh son derece önemli bir yapı. İmparatorluk sınırlarında ilk kez kadınların bir araya gelip dayanışma başlattığı bir kurum" diyor.

Sedes'in verdiği bilgilere göre dergâhın yer aldığı 2000 metrekarelik alan üzerinde bulunan yapılar topluluğu Bektaşi tarikatına ait. Bektaşiliğin hümanist bir öğreti sistemine sahip olduğunu vurguluyan Sedes, "Bektaşilik Hacı Bektaş Veli'nin adına kurulan bir tarikattır. Özgür düşünce sistemini ilke edinen Bektaşilerin felsefesi Tanrı'ya ve insana karşı sonsuz sevgi felsefesini benimser" diyor.

Yapılar topluluğunun büyük oranda tahrip edildiğini kaydeden Sedes, dergâh alanının yer aldığı bölgede definecilerin altın aramak için kazı yaptıklarını söylüyor: "Mezarlık alanı olan ve 'hazire' olarak adlandırılan alanda yapılacak kazı son derece önemli ancak bu mümkün değil. Çünkü hazire alanı çevredeki apartmanların zemininde kalıyor" diye konuşuyor.



Doğu tarihi umursamıyor

Sedes, "Kadın hakları savunucusu değilim" diyor ama Osmanlı'da böyle bir kurumun varlığından etkilendiğini söylüyor: "Her şeyin ilki Batı'da oluyor gibi bir kanaat var. Fakat görüyoruz ki Osmanlı'da da böyle kurumlar var. Batı'yla aramızdaki en büyük fark bizim tarihimize sahip çıkmayı bilmeyişimiz." Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ardından 1925 tarihli bir kararla tekke, zaviye ve türbelerin kapatıldığını hatırlatan Sedes, bunun o dönemin şartlarında yerinde bir karar olduğunu savunuyor. Buna karşın bu yapıların sanatsal ve sosyal açıdan büyük öneme sahip olduğunu belirten Sedes, şöyle konuşuyor: "Bu yapılar Osmanlı yaşam tarzına ve mimari stiline ışık tutan yapılar. Eğer günümüze ulaşsalardı bu yapılar sayesinde Türk sanatının son evrelerini inceleyebilirdik."

Türkiye'de restorasyonların kalitesi üzerine hararetli tartışmaların yaşandığına da dikkat çeken Sedes, "Bu soruna sadece Türkiye perspektifinden yaklaşmak büyük hata olur. Restorasyonun anayasası 60'larda hazırlanan Venedik Tüzüğü'dür. Bu tüzük restorasyonun abecesi. Tüzükteki birinci ilke tarihi yapıya saygıdır. İkinci ilke ise tahrip olan yapıyı özüne dönüştürmek" diyor.
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 480
Kayıt tarihi : 16/07/08
Yaş : 29
Nerden : ist

http://forumete.eniyiforum.net

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz